Masal değil gerçek hikâyeler…
“Değerlerin” yitirildiği ve hayatın maddileştiği bir zaman diliminde “anlam” üzerine düşünmek her zamankinden çok daha kıymetli olsa gerek. Şair ve yazar Behçet Necatigil’in de dediği gibi, “Meylimiz şahsa değil, mevzuyadır.”
Başarı hikâyesi denildiğinde akla ilk gelen söz, “İnsanın ne kadar düştüğü önemli değildir, düştüğü yerden ne kadar geri sıçradığı önemlidir," sözüdür genelde. Ve insanoğlunun içinde yılmamak, mücadele etmek, zorluklarla karşılaşınca devam edebilme ve hatta travmayla başa çıkabilme becerisi vardır. Psikiyatride buna rezilyans da denmektedir. Adı her ne olursa olsun hepimizin içinde aslında bir güç saklı.
Zorluklarla hepimiz farklı düzeylerde başa çıkıyoruz. Kimimiz çok kolay pes ederken, kimimiz sonuna kadar azimli ve sebatkâr bir şekilde uğraşıp, çaba gösteriyoruz. Öyleyse önemli olan insanın düşmesi değildir. Psikiyatrist Kemal Sayar’ın da dediği üzere “İnsan zaten düşmeye yazgılı bir varlıktır. Önemli olan insanın düştükten sonra kalkmaya ne kadar niyetli olduğudur.”
Aşağıda okuyacağınız her bir hikâye işte bahsi geçen yılmazlığın, mücadelenin, ayağa kalkabilmenin hikâyesidir. Her biri devlet korumasında yetişmiş genç arkadaşlarımız, kardeşlerimiz... Her biri toplumun bir parçası olmakla beraber ekonomik ve sosyal fayda yaratan pek çok insandan biri. Her biri bir birey… Onlar kendilerine inanıyor ve güveniyorlar. Hikâyelerini kısaca bizimle paylaştılar, bizlerin de onlara inanmasını ve güvenmesini bekliyorlar. Ne de olsa hepimiz biriz…